14 Haziran 2015 Pazar

CHUNKY HEELS MODASI...



Hem uzun gözükmek isteyen hem de bir türlü topuklu ayakkabıyla yürümeyi beceremeyenler için dolgu topukların ardından şimdi de ''Chunky Heels'' modası imdada yetişti.

Yetişti yetişmesine de her zamanki gibi mağzalardan evvel pazar ve işporta tezgahlarına uğrayan bu yeni topuk modamız şimdiden mide bulandırdı.

Topuklu ayakkabı giyemediği halde bu kamyon lastiğinden bozma tabanların üzerinde kolayca durabileceği hatta yürüyebileceği umuduna kapılıp gidip renk renk bu modellerden dizen cici kızlarımız çoktan kendilerini sakatladılar bile.

Sonuç yine görüntü kirliliği!



Modada yaratılan yeni akımları takip etmek ve bunlar arasından tarzınızı yansıtan parçalar seçip dolabınızın geri kalanıyla kombinleyebilmek gerçekten ciddi şekilde mesai gerektiren bir tecrübe işidir. Yoksa vitrinlerde sık gördüğümüz parçaları toplayıp bunlardan bir bütün oluşturmaya çalışmak, sebze reyonundaki tüm sebzeleri bir tencereye atıp lezzetli bir yemek ortaya çıkmasını beklemek gibidir. Sonunda anneniz gelir hepsini blenderdan geçirir, terbiye eder ve sosunu da ekleyip çorba diye içirir.

Herşeyden evvel  en başa dönüp topuklu ayakkabılarla ilgili ilk kuralımızı bir hatırlayalım.
''Yüksek topuklar kısa boylu hatunlar için değildir!''

Şaşırdınız değil mi? biliyorum ama işin doğrusu bu. Bacaklarınızı bir mekanizma olarak düşünün. Bacak boyunuz ile eklemler arasında kalan kısımların arasında bir oran bulunur. Siz bu oranı bozdukça duruşunuzu ve hareketlerinizi de bozarsınız. Örneğin, 100 cm bacak boyu olan bir kadının giydiği 15 cm'lik topuk, hareket kabiliyetini ve duruşunu olumlu yönde etkilerken 70 cm bacağınız var ise 15 cm'lik topuk sizin için kazalara ve bel fıtığına davetiye niteliği taşır.

Şimdi Chunky Heels'lere geri dönelim. Bu modellerin yaklaşık topuk yüksekliğinin 13-19 cm arasında değiştiğini düşünürsek siz hesaplayın boyunuzun hangi aralıkta olması gerektiğini.

Hele bir de biraz kilolu iseniz bu ayakkabılarla minyatür bir kamyon gibi görünmeniz kaçınılmaz.

Şimdi siz bu ayakkabılardan aldınız, hem de sevdiniz, bir de üstüne üstlük giymek istiyorsunuz öyle mi? Tamam. Ben size giymeyin, hiç giymeyin demiyorum. Hobi olarak yine giyin. Ama ispanyol paça pantolonlarla, uzun eteklerle giyin.
Anlaştık mı?



16 Mayıs 2015 Cumartesi

SİZİN İÇİN DENEDİK: PROTEZ TIRNAK!

Tamamen yalan. Kesinlikle sadece ve sadece kendim için denedim ama bu başlığı kullanmak hoşuma gidiyor.

Düğün hazırlıklarının ne kadar zorlu bir süreç olduğunu hemen hepimiz kendimizden, kardeşlerimizden, arkadaşlarımızdan ya da bir şekilde çevremizden biliriz. Bir de işin içinde gelin olma hazırlıkları diye bir bölüm var ki başımıza gelmeden asla ama asla öğrenemeyiz. Eğer aşırı derecede planlı programlı biri değilseniz ve check-listinize körü körüne bağlı ilerlemiyorsanız düğüne 10-15 gün kala herşeyin sarpa sardığı, yüzünüzü gözünüzü sivilceler bastığı, sinirden stresten uzasın diye gözünün içine baktığınız tırnaklarınızı kemirdiğiniz günlerin gelmesi kaçınılmaz.

Daha bugüne kadar tek bir gelin görmedim ki 6 ay evvel cilt bakımına, 3 ay evvel saç ve tırnak bakımına başlamış olsun. Herneyse...

Geçtiğimiz yaz annem ve arkadaşlarının büyük bir keyifle kullanmaya başladıkları ve sık sık '' Tam senlik bir şey, kesinlikle denemelisin!'' diye beni de bulaştırmaya çalıştıkları protez tırnak ile ben de geçtiğimiz ay düğün koşturmacası içinde tanıştım. Bu zamana kadar gerek saatler alan bir uygulama olması gerekse fiyatı nedeniyle hiç sıcak bakmadığım bir konuydu. Ne büyük aptallık!

Öncelikle işin teknik kısmına girmeden size kısaca bu uygulamadan bahsetmek istiyorum. Önce tırnaklarınız teker teker dolgu makinesine benzer bir aletle temizleniyor. Tırnaklarınızın alt kısımlarına, et ve tırnak arasına küçük plastik kalıp benzeri bantlar yerleştiriliyor ve her bir tırnağınız tek tek jel benzeri bir madde ile kaplanarak özel bir makine yardımı ile kendi tırnağınızla benzer bir yapıda sertleştiriliyor. Yine benzer jeller ile ana renklendirme yapılıyor. İncecik fırçalar ve akrilik boyalar ile süsleniyor ve son olarak koruyucu bir katman ile sabitleniyor. İstediğim tırnak uzunluğu ve süsleme konusundaki kararsızlığım nedeniyle benim işlemim tam olarak 5,5 saat sürdü. Sadece 1 fincan kahve ve 3 tane sigara içebildiğim   koskoca 5,5 saat. Ürkütücü değil mi?

Oysa o 5,5 saat sayesinde 22 Nisan'da yaptırdığım protez tırnaklarım 1 bekarlığa veda partisi, 1 kına gecesi, 1 düğün, 5 günlük güneş ve deniz temalı bir balayı atlattıktan sonra bugün 23. gününde neredeyse ilk günkü gibi. Üstelik bunca süre zarfında bir kez bile manikür ihtiyacı duymadım. Tırnakların uç kısımları kendi tırnağınıza göre bir parça daha kalın ve pürüzsüz olduğu için dokunduğunuzda verdiği his de yumuşak ve ipeksi oluyor. yara ve sivilcenizi yolamıyorsunuz ama saatlerce oranızı buranızı çizmeden kaşınabilirsiniz.

Hazır yeri gelmişken bu harika tırnakları yapan Elena Beleniuc'e ve sabahın köründe ta İstanbul'un öteki ucundan kalkıp gelen ve tek bir provaya gerek bile duymadan beni kısa bir süre içerisinde peri kızlarına çeviren aşırı yetenekli make-up artistimiz Tuğba Özcoşkun'a buradan da teşekkürlerimi ve kocaman öpücüklerimi yolluyorum...


15 Nisan 2015 Çarşamba

ŞİMDİ DEĞİŞİM ZAMANI!

Küresel ısınmanın etkilerinden mi yoksa her yaz yakına yakına güneşi mi küstürdük bilinmez ancak bu yıl kış bitmek, bahar gelmek bilmedi. Çizmelerden kurtulup sandaletlere geçemedik henüz. Daha yeni yeni güneş yüzümüze gülümsemeye başladı. Havalar da böyle güneşli ve sıcak devam ederse bahara  ilk adımımızı atmış olacağız. Tiril tiril yazlıklar için kalın kışlık kıyafetlerimizi süreceğiz dolaplarımızdan. Yazlıklar çıkacak, elenecek, yıkanacak, sıcacık günlerde giyilmek üzere dolaplara yerleştirilecek. Bu süreç bir çok kadının korkulu rüyası olsa da biraz tecrübe ve birkaç pratik çözümle altından kolayca kalkabilirsiniz.


Kışlıkları kaldırırken


Öncelikle kışlıklarınızı kaldırırken sezon boyunca kullanıp yıprattığınız, renkleri solan ya da deforme olmuş ürünlerinizi kesinlikle eleyin. Bir sonraki kış muhtemelen yerine yenilerini alacaksınız ve onlara bir daha ihtiyacınız olmayacak. Vakumlu poşetler kullanın. Hurçlara yerleştirmeye çalıştığınız o kalın kazakların bu poşetler yardımıyla ne kadar az yer kapladığını gördüğünüzde şaşıracaksınız. Olabildiği kadar az katlayın çünkü kat izleri kolay geçmez, özellikle de birkaç ay boyunca kıyafete yerleşirse. Ve en önemlisi birkaç ceket ve yağmurluğunuzu dışarıda bırakın ki olası kötü sürprizlere hazırlıklı olun.


Yazlıkları çıkarırken


Aylardır hurçlarda, sandık ya da poşetlerde beklediği için muhtemelen dolaplara yerleştirmeden evvel hepsi baştan yıkanacak. Eğer siz de benim gibi bir yapıya sahipseniz yıkama faslından çok ütü kısmını gözünüzde büyütüyor olmalısınız. Hiç gerek yok. Şehrin dört bir yanında yepyeni ütü firmaları açılmış. Bu firmalar ütülenecek ürülerinizi evinizden alıyor, ütülenip aslımış, poşetlenmiş bir halde evinize bırakıyor. Üstelik oldukça kısa bir sürede ve makul fiyatlara.


Yerleştirmeden evvel ayıklayın


Çıkardığınız kıyafetler arasında bir önceki sezon
atmanız gerekirken kıyamadığınız ve akıbetini belirlemeyi bu sezona bıraktığınız kıyafetler varsa eleyin. Muhtemelen bir daha giymeyeceksiniz.Üzerinize büyük ya da küçük gelenleri de öyle... Ya kilo alırsam ya da kilo verirsem diye yıllarca dolabımızı işgal eden kıyafetlerin bu güne kadar bana bir yarar sağladığı olmadı moralimi bozmaktan başka. Ancak asla ama asla modaya göre bir eleme yapmayın. Çünkü moda da tıpkı tarih gibi tekerrür eder. Maksimum iki yıl giymediğiniz bir parçayı dolabınızda tutmayın derler oysa ki birkaç sene evvel bu öğüde uyarak attığım bir çok kıyafetin hala yasını tutuyorum. Bu nedenle eğer yer sıkıntınız yoksa bu tarz kıyafetleriniz el altında olmasa da saklayın.


Dolap yerleştirirken


Başak burcu olmamın verdiği rahatsızlıktan dolayı bendeniz fazla detaycı olabilirim. Ancak bugüne kadar hiç zararını görmedim. Aksine işimi baya kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Kıyafetlerinizi kategorilere ayırın, keten pantolonlarınızı bir yere, mini eteklerinizi başka bir yere, ceketlerinizi başka bir yere yerleştirin. Bluz ya da t-shirtlerinizi renklerine göre gruplamak yerine modellerine göre gruplayın. Çünkü renkleri bir araya yerleştirdiğinizde hepsini çıkarıp aralarından doğru modeli bulmak zaman alıcı bir yöntemdir. Ancak modellerine göre yerleştirdiğinizde sırtı açık modellerin arasından istediğiniz rengi çekip almanız birkaç saniye sürer.


Eksik tamamlama zamanı

Öncelikle yeni bir dolap için ne kadar para ayırabileceğinizi belirleyin. Daha sonra acil ihtiyaçlarınızın bir listesini çıkarın ki alışverişe çıkıp rengarenk, yepyeni modeller arasında gözünüz döndüğünde almanız gereken beyaz gömlek ve taba rengi saboları unutup yepyeni bir mor ayakkabı ile eve dönmeyin. Moda dergileri bu konuda size harika bir şekilde yol gösterecektir. Birkaç dergi karıştırıp beğendiğiniz modelleri işaretlemek size hem zamandan tasarruf sağlayacak, hem de harcayacağınız parayı üç aşağı beş yukarı bilmenizi sağlayacaktır.



11 Nisan 2015 Cumartesi

AYNALAR, YÜZÜNÜZÜ GÖSTERMEK İÇİN DEĞİL SADECE !

Bugün sıradan bir gün aslında ama hani bahar geldi, güneş açtı, etraf bir cıvıl cıvıl oldu ya; sizin de içinize bir neşe, bir enerji doluverdi. Dün akşam karar verdiniz bugün giyeceklerinize. Siyahları şöyle bir bakışta elediniz. Kahverengilerini de geçtiniz. Bugünün de günlerden cumartesi olmasından mütevellit o çok sevdiğiniz laci kotunuzu poponuza geçiriverdiniz. Güzel bir t-shirt, zarif bir şal, şık da bir blazer ile tamamladınız. Aynanın karşısına geçip şöyle bir boydan kendinize baktınız. Hafif de yan döndünüz, tamam. Artık bugün için hazırsınız. Öyle değil mi?




Değil işte! Sizler herhangi bir hikaye kitabındaki tek boyutlu resimler değilsiniz. İnsanlar sizi sadece en, boy, yükseklik olarak görmüyor. Dolayısı ile karşıdan nasıl gözüktüğünüz kadar yandan, çaprazdan ya da arkadan görüntünüz de önemli.

O çok beğendiğiniz kot pantolonun beli pot yapıyor mu yandan baktığınızda? Cepleri yukarıda mı, aşağıda mı? Birbirine çok mu yakın yoksa ayrık mı? Poponuz ile ilgili tüm algıyı yaratacak kriterin bu olduğuna dikkat ettiniz mi? Mini eteğinizi çekiştirerek önden vermek istediğiniz görüntüye ulaşırken arkadan poponuzun yarattığı yarım ay şeklindeki açıklığı farkettiniz mi? Giymediğiniz pantolonları minik kullanışlı şortlara çevirirken önden arkaya doğru kavisli kesip popo çizginizi saklamanız gerektiğini akıl edebildiniz mi? Son olarak da ayakkabınızın yamulmuş topukları diyorum ve daha fazla devam edemiyorum.

Tekrarlıyorum. Sizler çok boyutlusunuz. Aynaları mutlaka ama mutlaka boydan kullanın ve lütfen arkanıza bakmayı atlamayın.


12 Mart 2015 Perşembe

İSTEYİNCE OLUYOR!

Bloğa koyduğum ilk yazıyı son derece kendimden emin yazdım. Tıpkı gün içerisinde çevreme yaptığım eleştirilerde emin olduğum kadar... Hesaba katmadığım bir detay oluğunu ise geç farkettim.

İlk yazımı paylaştığım gün ve takip eden günlerde aldığım mesajların içeriği aynen şu şekilde idi;
"Canım sen bir imaj, bir moda türküsü tutturmuşsun ama 36 beden olunca insan, bunları konuşmak kolay oluyor."

Evet. Ben 36 bedenim. Hatta ne yalan söyleyeyim 34 bedeni de zorluyorum zaman zaman. Evet yağ, bal, kıl, tüy sorunlarım yok ve paşa gönlüm ne isterse onu giyebiliyorum. Gerçekten çok haklısınız. Ne büyük ukalalık benim yaptığım(!) Ama siz yine de sol kulağımı çınlatmadan evvel hikayemi bir dinleyin isterseniz?

Bendeniz 10 aylıkken 13 kiloya ulaşmış, anne sütünden başka hiçbir besinin tadını öğrenmemişken, doktorundan perhiz emri almış bir bahtsız bedeviyim. Hani "su içsem yarıyor arkadaş" başlıklı isyanlarınız var ya, heh işte o isyanların kitabını ben yazdım. Zaman zaman çeşitli diyet programları denemiş biri olarak maalesef hayatımın hiçbir döneminde zayıf bir kadın olamadım.

2013 başlarında bir sabah alkol, dolunay, pms ya da şiş olmamı gerektirecek herhangi bir sebebim olmadığı bir günde gözlerimi 71,5 kilo olduğum gerçeğine açtım. Oysa o sabaha kadar kendimi ne de güzel kandırmış, oyalamıştım.

Sonra ne mi oldu? Uzatmayacağım! 8 kilosu ilk üç ayda olmak üzere toplam 17 kilo verdim. Bunun arkasından mucizevi bir formül geleceğini zannedenler şimdi bilgisayarı kapatsın. Çünkü öyle bir formül yok. Tastamam da olması gerektiği gibi çok ciddi bir rejim ve bol bol spor yaptım.

Yine de işin mucizevi bir tarafı var ve ben onu elinizde kalan son bahaneleri de yok etmek adına sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle ben hiç diyetisyene ya da spor salonuna gitmedim. Kilo vermem gerektiğine karar verdiğim anda cebime bir not defteri koydum ve ağzıma attığım her şeyi yazmaya başladım. Bunu yaptığınız zaman "Ya ben aslında hiç bir şey yemiyorum."bahaneniz kocaman bir çöp oluyor. Çünkü yiyorsunuz. Sadece farkında değilsiniz. Bu listeyi tuttukça bir çok şeyi hayatımdan çıkardım. Sabah kahvenin yanına kaşıkladığım çikolata, öğlen vapurda yediğim o incecik kaşarlı tost, ofiste yemeğin yanına gelen o küçük porsiyon pilav - makarna, mesai bitimini beklerken akşam üstü paylaştığımız o küçük gofretler, iş çıkışı arkadaşlarla buluşuyorsak biranın yanına söylediğimiz aperatif tabakları... Hepsi birer birer tarihin tozlu raflarında yerini aldı. Çaya, kahveye konmak üzere tatlandırıcı alındı. Ekmek, hamur işi ve tüm benzerleri ile vedalaşıldı.Spor salonuna gidecek ne vaktim ne de ona ayırabilecek bütçem yoktu o zaman. Biraz google karıştırdım. Birkaç mekik çeşidi, birkaç bacak ve kalça hareketi, bir de askı olarak kullandığım koşu bandı... Bir gün egzersizle, öteki gün koşu bandı... Geceymiş, yorgunmuşum, ses olur dinlemedim hiç. Ve işte sonuç bu!






İstediğim kiloya ulaşalı yaklaşık 1,5 yıl oldu. Bir süredir ne rejim ne de spor ama hala 34 - 36 bedenim. Vücut yapım da, beslenme alışkanlıklarım da kökten değişti.

Artık 42 beden değilim! Kocaman bir göbeğim ve selülitlerim yok! 34 yaşında, 174 boyunda, 36 beden ve fit bir hatunum!

Demekki neymiş? İsteyince oluyormuş. =)

5 Mart 2015 Perşembe

BUGÜN NE GİYDİM


05. 03. 15




04.03.2015

Soğuk kış aylarının yerini yavaş yavaş ılık bahar günlerine bırakmasıyla birlikte herkesin aklında aynı soru belirmeye başladı. "Bu havada ne giymeli?" Zaten her sabah kafamızı ağrıtan bu soru, havaların dengesizliği ile birleşince hepimizin kabusu halini aldı.

"Daha kış bitmedi canım. Botlar, kabanlar idare ediyoruz." dediğinizi duyar gibiyim. Az kaldı, siz de ay sonuna kalmaz bu karambole düşeceksiniz.

Öncelikle ağır yünlü kumaşlardan ve kadifelerden bir ayrılmanız gerekecek. Kalın tabanlı botlar ve uzun deri çizmeler de onlara eşlik edecek. Kaban ve montların yerini ceket ve pardesüler alırken, "çizmesiz çıkmam abi" diyenler kalın külotlu çorapları atıp çıplak bacaklarına süet çizmeler geçirecekler.Düz beyaz atletler ve deri çizmelerse sezonun vazgeçilmezlerinden olacak.

Bir de hani şu hatun gibi hatunlar var ya... Heh işte onlar çoktan jartiyerlere ve topuklu ayakkabılara geçtiler bile!!!

Lise yıllarından kopamamış kızlarımıza sevimli hırkaları ve George Hoog ayakkabılarıyla mutluluklar diler, hala Ugg giyen tarifi imkansız ablaların allahlarından bulmalarını temenni ederiz.