12 Mart 2015 Perşembe

İSTEYİNCE OLUYOR!

Bloğa koyduğum ilk yazıyı son derece kendimden emin yazdım. Tıpkı gün içerisinde çevreme yaptığım eleştirilerde emin olduğum kadar... Hesaba katmadığım bir detay oluğunu ise geç farkettim.

İlk yazımı paylaştığım gün ve takip eden günlerde aldığım mesajların içeriği aynen şu şekilde idi;
"Canım sen bir imaj, bir moda türküsü tutturmuşsun ama 36 beden olunca insan, bunları konuşmak kolay oluyor."

Evet. Ben 36 bedenim. Hatta ne yalan söyleyeyim 34 bedeni de zorluyorum zaman zaman. Evet yağ, bal, kıl, tüy sorunlarım yok ve paşa gönlüm ne isterse onu giyebiliyorum. Gerçekten çok haklısınız. Ne büyük ukalalık benim yaptığım(!) Ama siz yine de sol kulağımı çınlatmadan evvel hikayemi bir dinleyin isterseniz?

Bendeniz 10 aylıkken 13 kiloya ulaşmış, anne sütünden başka hiçbir besinin tadını öğrenmemişken, doktorundan perhiz emri almış bir bahtsız bedeviyim. Hani "su içsem yarıyor arkadaş" başlıklı isyanlarınız var ya, heh işte o isyanların kitabını ben yazdım. Zaman zaman çeşitli diyet programları denemiş biri olarak maalesef hayatımın hiçbir döneminde zayıf bir kadın olamadım.

2013 başlarında bir sabah alkol, dolunay, pms ya da şiş olmamı gerektirecek herhangi bir sebebim olmadığı bir günde gözlerimi 71,5 kilo olduğum gerçeğine açtım. Oysa o sabaha kadar kendimi ne de güzel kandırmış, oyalamıştım.

Sonra ne mi oldu? Uzatmayacağım! 8 kilosu ilk üç ayda olmak üzere toplam 17 kilo verdim. Bunun arkasından mucizevi bir formül geleceğini zannedenler şimdi bilgisayarı kapatsın. Çünkü öyle bir formül yok. Tastamam da olması gerektiği gibi çok ciddi bir rejim ve bol bol spor yaptım.

Yine de işin mucizevi bir tarafı var ve ben onu elinizde kalan son bahaneleri de yok etmek adına sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle ben hiç diyetisyene ya da spor salonuna gitmedim. Kilo vermem gerektiğine karar verdiğim anda cebime bir not defteri koydum ve ağzıma attığım her şeyi yazmaya başladım. Bunu yaptığınız zaman "Ya ben aslında hiç bir şey yemiyorum."bahaneniz kocaman bir çöp oluyor. Çünkü yiyorsunuz. Sadece farkında değilsiniz. Bu listeyi tuttukça bir çok şeyi hayatımdan çıkardım. Sabah kahvenin yanına kaşıkladığım çikolata, öğlen vapurda yediğim o incecik kaşarlı tost, ofiste yemeğin yanına gelen o küçük porsiyon pilav - makarna, mesai bitimini beklerken akşam üstü paylaştığımız o küçük gofretler, iş çıkışı arkadaşlarla buluşuyorsak biranın yanına söylediğimiz aperatif tabakları... Hepsi birer birer tarihin tozlu raflarında yerini aldı. Çaya, kahveye konmak üzere tatlandırıcı alındı. Ekmek, hamur işi ve tüm benzerleri ile vedalaşıldı.Spor salonuna gidecek ne vaktim ne de ona ayırabilecek bütçem yoktu o zaman. Biraz google karıştırdım. Birkaç mekik çeşidi, birkaç bacak ve kalça hareketi, bir de askı olarak kullandığım koşu bandı... Bir gün egzersizle, öteki gün koşu bandı... Geceymiş, yorgunmuşum, ses olur dinlemedim hiç. Ve işte sonuç bu!






İstediğim kiloya ulaşalı yaklaşık 1,5 yıl oldu. Bir süredir ne rejim ne de spor ama hala 34 - 36 bedenim. Vücut yapım da, beslenme alışkanlıklarım da kökten değişti.

Artık 42 beden değilim! Kocaman bir göbeğim ve selülitlerim yok! 34 yaşında, 174 boyunda, 36 beden ve fit bir hatunum!

Demekki neymiş? İsteyince oluyormuş. =)

5 Mart 2015 Perşembe

BUGÜN NE GİYDİM


05. 03. 15




04.03.2015

Soğuk kış aylarının yerini yavaş yavaş ılık bahar günlerine bırakmasıyla birlikte herkesin aklında aynı soru belirmeye başladı. "Bu havada ne giymeli?" Zaten her sabah kafamızı ağrıtan bu soru, havaların dengesizliği ile birleşince hepimizin kabusu halini aldı.

"Daha kış bitmedi canım. Botlar, kabanlar idare ediyoruz." dediğinizi duyar gibiyim. Az kaldı, siz de ay sonuna kalmaz bu karambole düşeceksiniz.

Öncelikle ağır yünlü kumaşlardan ve kadifelerden bir ayrılmanız gerekecek. Kalın tabanlı botlar ve uzun deri çizmeler de onlara eşlik edecek. Kaban ve montların yerini ceket ve pardesüler alırken, "çizmesiz çıkmam abi" diyenler kalın külotlu çorapları atıp çıplak bacaklarına süet çizmeler geçirecekler.Düz beyaz atletler ve deri çizmelerse sezonun vazgeçilmezlerinden olacak.

Bir de hani şu hatun gibi hatunlar var ya... Heh işte onlar çoktan jartiyerlere ve topuklu ayakkabılara geçtiler bile!!!

Lise yıllarından kopamamış kızlarımıza sevimli hırkaları ve George Hoog ayakkabılarıyla mutluluklar diler, hala Ugg giyen tarifi imkansız ablaların allahlarından bulmalarını temenni ederiz.